Hayatı keşfet!

Biz kimiz?


İrlanda'da ve Türkiye'de yaşayan iki kardeş... Gündemle, hayatla ve yaptıkları seyahatlerle ilgili gözlemlerini yazıyorlar. Limanlarından ayrılıp keşfedilmeyenlere ulaşmaya çalışıyorlar.

Son yazıları okudun mu?


Yeni yazılar anında email'ine gelsin!


İletişimde kalalım!


Nostaljiye devam…

Cemal BüyükgökçesuCemal Büyükgökçesu

(ilk yazının devamı) …

Eskiden ev telefonlarıyla konuşmak vardı. Arkadaşımızı aradığımızda telefona kimin çıkacağını bilemezdik. Ayşe Teyze’nin, Mithat Amca’nın hatırını sormak vardı telefonda, çünkü telefonu onlar açardı genellikle. Ha bir de, uzun uzun, saatlerce telefonla konuşmak yoktu eskiden. Bedava kontör, dakika yoktu çünkü. Çünkü yapmamız gereken ödevler, kompozisyonlar vardı. Çünkü Wikipedia yoktu o zamanlar. “Kopyala yapıştır” denen şeyi sadece resim derslerinde yapardık. Kopya çekerdik, ama bilgi çalmazdık izinsiz bizimmiş gibi… Kopya çekerken bile izin alırdık çünkü. Küçüktük, ama saygı nedir bilirdik.

Pazar akşamları yemekten önce Bizimkiler‘i izlerdik. Kapıcı Cafer’e, yönetici Sabri’ye, tak tak Sedat’a güler, katil Sedat’tan korkardık. “Halil pazarlama” en sevdiğimiz markaydı, çünkü bizdendi, doğaldı. Neyin yapmacık, neyin gerçek olduğunu sezerdik küçükken. Çocuktuk çünkü. 23 Nisan, 29 Ekim veya bayramlar Pazartesi’ye geliyorsa sevinirdik, çünkü yemekten sonra Parliament pazar gecesi sinemasını izlememize izin var demekti bu.

Evet, eskiden izin almak vardı çünkü, kurallara uymak vardı. Annem balkondan bizi yemeğe çağırdığında oyunu bırakmak vardı. Çünkü sofra bekletilmezdi, bilirdik. Terliysek sırtımıza havlu koydururduk, soğuk su içmezdik, yoksa hastalanırdık, bilirdik bunu. Eskiden hastalıktan korkmak vardı yani, saatlerce bilgisayar başında durmak, cep telefonuyla sürekli konuşmak denen şeyler yoktu. Baş ağrısı büyüklerin hastalığıydı, başımız ağrısa ya topa sert vurduğumuzdandı kafamızla ya da fazla güneşte kaldığımızdandı. Geçerdi zaten dinlenince hemencecik.

Zaten küçükken dinçtik, erken kalkardık haftasonu sabahları, çünkü Şirinler, Ninja Kaplumbağalar olurdu televizyonda. Öğlene kadar uyumak denen bir şey yoktu, öğlen yemeği diye bir öğün vardı çünkü. Kahvaltıdan sonra gelirdi. Sıcacıktı, suluydu, yanında somun ekmek olurdu. Sandviç, hamburger yemeği severdik ama bilirdik ki hergün yenmezlerdi. Haftanın en güzel gününe saklardık abur cubur yeme hakkımızı. Çünkü bilirdik her şeyi tadında bırakmanın anlamını, bir şeyi özlemeyi, ona ulaşınca elde edilen mutluluğu.

Eskiden bir de dostluklar vardı. Çocukken kurulan dostluklar, hala devam edenler. Çünkü biz çocukken, dost kelimesinin anlamını öğretmişlerdi bize, önemini, güzelliğini. İspiyonculuk, yalancılık da vardı eskiden, ama çok, çok ayıptı. İspiyoncuları, yalancıları dışlardık çocukça bir tepkiyle, ama kısa bir süre sonra yine aramıza alırdık tüm içtenliğimizle. Çünkü bilirdik ki dostluğun, arkadaşlığın ne demek olduğunu insan yaşayarak öğrenirdi. Bir kere öğrendi mi de, bir daha unutmazdı. Biz küçükken bunu yaşayarak öğrenenlerdendik. Eskiden yaşayarak öğrenmek vardı çünkü. Çünkü eskiden yaşardık hayatı doya doya.

Eskiden…

2009'dan beri yurtdışında yaşayan Cemal, London School of Economics’teki yüksek lisansının ardından Google’da çalışma hayatını sürdürüyor. Çok fazla bilinmeyen yerlere seyahat edip farklı yaşantıları keşfetmek en büyük hobisi. Ayrıca bir yüzme tutkunu: Her gün (istisnasız) 2.5 km yüzüyor.