2015 Aralık ayında gerçekleştirdiğimiz Asya gezimizin ikinci yarısını Kuzey Tayland’a ayırdık. Gezimizin ilk yarısına ait...
Politik ekonomi
BurakÖzellikle hızlı tüketim malları üreten firmaların çoğunda satış ve pazarlama şüphesiz ön plandaki departmanlar oluyor. Bu durumda finans alanı daha arka plana atılmış izlenimi verebiliyor. Ancak gerek bu tip firmalar olsun, gerekse diğer iş çevreleri ve hükümet alanında finansal konular politik çevreyi belirleyici oluyor.
20. yüzyılda kapitalizmin hakim bir ideoloji olarak dünya ülkelerinde kendine yer edinmesiyle beraber finansal krizler de dönemsel olarak kendini tekrarlayan kaçınılmaz sonuçlara dönüştü. Bunların takibinde de birçok ülkedeki yerel hükümetler devrildi. İkinci Dünya Savaşı’nın ağır ekonomik yükü ülkeleri işbirliği alanları kurmaya mecbur bıraktı. Avrupa Birliği ve Birleşmiş Milletler (eski adıyla Milletler Cemiyeti) ülkeleri bir araya getirme işlevini gerçekleştirdi.
Türkiye gibi gelişen ülkelerde yoksulluğun fazla olması halkın hükümetlerden en büyük beklentisinin ekonomik atılımlar olmasını zorunlu kıldı. Günümüzde muhalefet partilerinin işsizlik konusu üzerinden iktidara muhalefet etmesinin en büyük sebebi de budur.
Mikro ekonomi anlamında şirketlerin kendi finansallarını en doğru ve tutarlı bir biçimde yansıtması tıpkı domino taşı etkisi gibi ülkelerin kendi ekonomik yükselişleri için en büyük zorunluluklardan biri olmakta. Geçtiğimiz yıllarda eski enerji devi Enron skandalının patlak vermesiyle, ekonomik anlamda şirketlerin denetlenmesinin ve finansallarının doğru olmasının ne kadar hayati olduğu kanıtlandı.
Gerek politik olaylara doğru bir açıdan bakmak, gerek doğru ekonomik politikalar üretebilmek, gerekse firmaların (özellikle bankacılık sektörünün) sağlam bir yapıya bürünmesi için bu kesimlerde çalışan insanların ekonomi bilgisi gelecekteki en büyük meziyetlerden biri olacaktır şüphesiz.
Zamanında “ekonomi makinesi” adı altında kurallar ve formüller silsilesi ile halklar ve hükümetler tek bir ekonomik yön olduğuna inandırıldı. Ancak, krizlerin de bize anlattığına göre, böyle bir kuralın asla var olmadığı aşikardır. Bu durumda yapılması gereken de sağlam bir altyapıyla sıkı bir işbirliğini yürütebilmek, üretilen tutarlı ekonomik politikaların tam anlamıyla uygulanmasını sağlayabilmektir.