2015 Aralık ayında gerçekleştirdiğimiz Asya gezimizin ikinci yarısını Kuzey Tayland’a ayırdık. Gezimizin ilk yarısına ait...
Sidney’de Yaşam İş Dengesi
Cemal BüyükgökçesuBaşlıkta dikkatinizi çeken bir şey var mı? Evet, “iş yaşam dengesi” değil, “yaşam iş dengesi”. “İş yaşam dengesi” hakkında 2 sene önce yazmıştım. Hayallerinin peşinde koşmak, hayatı tüm renkleriyle yaşamak, ve sendromsuz bir hayat üzerine yazdığım birkaç motive edici yazıyı da okuyabilirsiniz. Ama bu yazıda “yaşam iş dengesi” odağında Sidney’i anlatacağım. Çünkü bu söylemdeki vurgu yaşam üzerine; iş onu tamamlayan veya değer katan bir kavram oluyor.
Bu başlık Sidney’i anlatıyor, çünkü Sidney’de çok dolu ve keyifli bir hayat yaşanıyor, ve bu hayatı işle süslüyoruz tabiri caizse. Dolayısıyla iş verimliliği ve çalışan mutluluğu da son derece üst seviyede burada. Biraz detaylara girelim…
İklimi, coğrafi avantajları, ülkedeki refah ve alımgücü, ve çok kültürlü yapısıyla Sidney’de yaşanabilecek ve tecrübe edilebilecek çok fazla şey var. Bütün bunların sonucunda insanın temel odağı hayatın kendisi oluyor burada. Bütün bunların üzerine, iş yaşam dengesine zaten çok fazla önem veren Google’ın Sidney ofisinde çalışmaksa ayrı bir keyifli tecrübe oluyor benim için.
Google ofisi şehrin en güzel bölgelerinden birinde ve liman kenarında. Ve belki de şehrin en güzel manzarasına sahip. Ofisten birkaç fotoğrafı paylaşıyorum:
Dönüşüm optimizasyonu, ölçümleme, attribution modellemeleri, ticaret ve performans iyileştirme gibi konuları da kapsayan projeler üzerinde çalışıyorum ve ekip arkadaşlarım içerisinde İrlanda, Fransa, Hint, İtalya, Avustralya kökenli farklı uluslardan insanlar var. Yani ofis de, Sidney’in çok kültürlü şehir yapısını yansıtıyor paralel olarak. Sonraki yazılarda katıldığım etkinlikler, iş toplantıları ve sunumlar paralelinde Google dışı iş kültürü ve Avustralya iş etiğinden de bahsedeceğim.
Ekipte Avustralya aksanından çok İrlanda aksanı hakim diyebilirim (Dublin’i Dublin, rugby’i rubi diye teleffuz eden insanları hayal edin). Ama ağır Avustralya aksanıyla konuşanlar da var, ve ilk 2 hafta kendilerini baya bunalttım dediklerini tekrar ettirterek. Aksandan çok, kullandıkları çok fazla yerel kelime anlamayı güçleştiriyor, ve Amerika’dan / İngiltere’den gelen kişiler de aynı afallamayı yaşayabiliyor. Ama 1-2 haftada alışıyor insan. Amerikan, İngiliz, İrlanda derken şimdi de Avustralya aksanı ile yoğrulacak konuştuğum İngilizce sanırsam. 🙂
Bu arada ofiste çok fazla yerel yemek çıkıyor. Ben de ilk kangurumu ofisteki öğle yemeğinde tattım. Tadı çok pişmiş bifteğe benziyor. Kanguru etinde yağ oranı çok düşük olduğundan lezzetlendirilerek pişirilmezse çok yavan oluyor (ilk izlenimim).
Son yazımda, bir ipucu verip önceki haftasonu ne yaptığımı sormuştum. Cevap veriyorum: Sidney’in en ünlü hayvanat bahçesine gittim. 🙂 Hayvanat bahçesi Sidney’in kuzeyinde bir yarımada üzerinde. Dolayısıyla hayvanat bahçesine deniz yoluyla gidebiliyorsunuz. Hem daha pratik olması hem de sunduğu müthiş Sidney manzarası nedeniyle ben de deniz yolunu tercih ettim. Hayatımda görmediğim çok değişik canlıları gördüğüm ve muhteşem bir Sidney manzarası izlediğim harika bir Cumartesi oldu benim için. Yazıya boğmadan bolca resim paylaşıyorum aşağıda:
Yazııyı çok fazla uzatmıyorum ve diğer maceraları sonraki yazılara bırakıyorum. Bir sonraki yazıda nelerden mi bahsedeceğim. Bir ipucu paylaşarak sizi yine merakta bırakıyorum. 🙂
Hepiniz sevgiyle kalın!