2015 Aralık ayında gerçekleştirdiğimiz Asya gezimizin ikinci yarısını Kuzey Tayland’a ayırdık. Gezimizin ilk yarısına ait...
Soluk Mavi Nokta
Cemal BüyükgökçesuÜstteki fotoğrafa dikkatli bakın. Tamı tamına 0,12 piksel boyutunda soluk mavi bir nokta göreceksiniz. Muhtemelen bu yazıyı dizüstü bilgisayarınızda 1.049.088 piksellik bir ekrandan okuyorsunuz. Bu da şu demek: Ekranınıza 8.742.400 tane bu noktadan sığdırabilirsiniz. O kadar ufak yani. Peki neyin nesi bu nokta?
6.4 milyar km uzaktan kendinize, evinize, sevdiklerinize bakıyorsunuz. Fotoğraftaki soluk mavi nokta dünyamız. 1977 yılında NASA tarafından fırlatılan Voyager 1 isimli uzay aracı, bu fotoğrafı 1990 yılında çekmiş. Dünyamızı evrenin sonsuzluğu içerisinde tek başına gösteren en iyi fotoğraflardan biri. 2001 yılında da space.com tarafından en iyi on uzay fotoğrafından biri seçilmiş bir fotoğraf bu.
***
Carl Sagan, 1934-1996 yılları arasında yaşayan Amerikalı bir gökbilimci ve Pulitzer ödüllü bir yazar. İnsanların bilimle tanışması ve bilimin popülerleşmesi için ömrünü harcamış biri. Bu uğurda hazırlamış olduğu 13 bölümlük “Cosmos” isimli belgesel (bir dönem TRT’de de yayınlanmıştır) tüm dünyada 500 milyondan fazla insan tarafından izlenmiş ve Amerika’da en çok izlenen iki belgeselden biri olmuş. Voyager 1’in gönderdiği bu fotoğraf üzerine de “Soluk Mavi Nokta” isimli kitabı yazmış.
İşte bu kitaptan bir bölümü aşağıda paylaşıyorum. İster Carl Sagan’ın kendi sesinden Türkçe altyazı ile dinleyin, ister okuyun… Ama 5 paragraf aşağıda koyulaştırarak öne çıkarttığım en son kısma geldiğinizde n’olur bir düşünün: Bu soluk, donuk, ufak, gözün bile görmekte zorlandığı mavi noktacık içerisinde hangi kibrin, kavganın, savaşın peşindeyiz?
“Şu noktaya tekrar bakın. Orası evimiz. O biziz. Sevdiğiniz ve tanıdığınız, adını duyduğunuz, yaşayan ve ölmüş olan herkes onun üzerinde bulunuyor. Tüm neşemizin ve kederimizin toplamı, binlerce birbirini yalanlayan din, ideoloji ve iktisat öğretisi; insanlık tarihi boyunca yaşayan her avcı ve toplayıcı, her kahraman ve korkak, her medeniyet kurucusu ve yıkıcısı, her kral ve çiftçi, her aşık çift, her anne ve baba, umut dolu çocuk, mucit, kâşif, ahlak hocası, yoz siyasetçi, her süperstar, her “yüce önder”, her aziz ve günahkâr onun üzerinde – bir günışığı huzmesinin üzerinde asılı duran o toz zerresinde.
Evrenin sonsuzluğu karşısında dünya çok küçük bir sahne. Bütün o generaller ve imparatorlar tarafından akıtılan kan nehirlerini düşünün, kazandıkları zaferle bir toz tanesinin bir anlık efendisi oldular. O zerrenin bir köşesinde oturanların başka bir köşesinden gelen ve kendilerine benzeyen başkaları tarafından uğradığı bitmez tükenmez eziyetleri düşünün, ne çok yanılgıya düştüler, birbirlerini öldürmek için ne kadar hevesliydiler, birbirlerinden ne kadar çok nefret ediyorlardı.
Böbürlenmelerimiz, kendimize atfettiğimiz önem, evrende ayrıcalıklı bir konumumuz olduğu hakkındaki hezeyanımız, hepsi bu soluk ışık noktası tarafından yıkılıyor. Gezegenimiz, onu saran uzayın karanlığı içinde yalnız bir toz zerresi. Bu muazzam boşluk içindeki kaybolmuşluğumuzda, bizi bizden kurtarmak için yardım etmeye gelecek kimse yok.
Dünya, üzerinde hayat barındırdığını bildiğimiz tek gezegen. En azından yakın gelecekte, gidebileceğimiz başka yer yok. Ziyaret edebiliriz, ama henüz yerleşemeyiz. Beğenin veya beğenmeyin, şu anda Dünya sığınabileceğimiz tek yer.
Gökbilimin mütevazılaştırıcı ve kişilik kazandıran bir deneyim olduğu söylenir. Belki de insanın kibrinin ne kadar aptalca olduğunu bundan daha iyi gösteren bir fotoğraf yoktur. Bence, birbirimize daha iyi davranma sorumluluğumuzu vurguluyor, ve bu mavi noktaya, biricik yuvamıza.“