2015 Aralık ayında gerçekleştirdiğimiz Asya gezimizin ikinci yarısını Kuzey Tayland’a ayırdık. Gezimizin ilk yarısına ait...
Bambaşka hayatlar: Batı’nın Henüz Ulaşmadığı Ülke Myanmar
Tertemiz insanlar, keşfedilmemiş yaşantılar, yakın zamanda turist akınına uğrayacak bir ülke...
Cemal BüyükgökçesuHer sene Aralık ayının sonunda noel ve yeniyıl tatillerini fırsat bilerek dünyanın ilginç köşelerini keşfe çıkıyoruz. Daha önceki yıllarda Onur‘la;
- Meksika (2012)
- Güney Tayland, Kamboçya, Vietnam (2013)
- Arjantin, Şili ve Patagonya (2014)
gezilerini yapmıştık. Bolca resim de paylaştığım gezi anılarına yukarıdaki bağlantılardan ulaşabilirsiniz.
2015 Aralık ayında ise, bu sefer çok daha kalabalık bir grupla, sırasıyla Malezya (Kuala Lumpur), Myanmar ve Kuzey Tayland’ı keşfe çıktık. Yiğit, Duygu, ben Dublin’den; Onur da Seattle’dan yola çıktık ve Malezya’nın başkenti Kuala Lumpur’da buluştuk. Londra’dan gelen Hüseyin ise gezinin ikinci yarısında Chiang Mai’de (Kuzey Tayland) bize katıldı.
Keşfettiğimiz yerlerin dünya üzerindeki konumları şöyle:
2.5 haftalık gezinin kısa özeti…
Kuala Lumpur (Malezya) bizi çok etkilemedi, hatta oldukça sıkıcı bulduk.
Myanmar (Burma) çok büyük bir kültür şoku yaşattı bize. Öyle ki; içinde yetiştiğimiz ve özümsediğimiz Batı değerlerinden, Batı’nın tanımladığı iyi / kötü kavramlarımızdan ve hayata bakış şeklimizden çok çok farklı olan bir dünyanın içerisine giriyorsunuz. Bambaşka öncelikler ve değerler ile karşılaşıyorsunuz. Fakirlik ve zenginlik, iyilik ve kötülük, mutluluk ve mutsuzluk gibi birçok kavramı yeniden sorguluyorsunuz. Gelişen turizmi ile birlikte Batı dünyasının etkisine çok daha fazla maruz kalması beklenen Myanmar’ı, değişmeden, şu anki haliyle bir an önce görmenizi öneriyorum.
Myanmar’da geçirdiğimiz günlerden sonra Kuzey Tayland’da, “Batı’nın deyimiyle” son derece modern şartlarda ve Batı standartları içerisinde bir hafta geçirdik. Kuzey Tayland’ın müthiş doğasından ve güzel yemeklerinden, ayrıca Chiang Mai şehrinin oldukça hareketli ve aynı zamanda son derece dingin atmosferinden etkilendik.
Bu geziyi 2 ayrı yazıda paylaşacağım. Bu ilk yazıda Kuala Lumpur’a kısaca değindikten sonra bolca fotoğrafla beraber Myanmar’ı size yaşatmaya çalışacağım. Bir sonraki yazıda ise Kuzey Tayland’ı ve özellikle Chiang Mai’yi anlatacağım.
Bundan önceki gezi yazılarında yaptığım gibi bolca resim eşliğinde sizi çok uzaklara götürecek bir yolculuğa çıkarmaya çalışacağım. Dilerim keyif alırsınız. Yorumlarınızı bekliyorum.
Kuala Lumpur’da Petronas Kuleleri dışında görülmeye değer bir şey bulamadık…
Malezya’nın başkenti ve en kalabalık şehri Kuala Lumpur’da Malayların dışında yoğun bir Çinli ve Hint nüfusu bulunuyor, ve oldukça kozmopolit bir yapısı var şehrin. Şehir nüfusu 1.6 milyon. Nüfus ve ekonomik anlamda güneydoğu Asya’nın en hızlı büyüyen şehirlerinden biri.
Kuala Lumpur, Ekvator’a son derece yakın. O nedenle bölgedeki sıcaklıklar da Aralık ayı olmasına rağmen gündüz 30 derecenin altında değildi. Bu sıcaklığa çok yüksek nem de eklenince gündüz dışarda zaman geçirmek son derece zorlayıcı. Şehirde çok fazla alışveriş merkezi var ve insanların çoğu buralarda zaman geçiriyor. Alışveriş merkezleri şehirlerin kültürünü yok eden ve ruhunu öldüren yapılar. Belki de bu yüzden bu şehri çok fazla sevemedik. (PS: İstanbul’u yönetenlere gönderme)
Malezya’da nufus %62 musluman, %20 budist. En buyuk eglence ise Christmas kutlamak.
A photo posted by Cemal Buyukgokcesu (@buyukgokcesu) on
Dünyanın en yüksek yapılarından olan Petronas İkiz Kuleleri Kuala Lumpur’da. Kulelere çıkmasak da, gece ziyaret edip bolca fotoğrafladık. Bu arada hatırlatalım: Kuala Lumpur’un kardeş şehirlerinden biri de Ankara’ymış.
Petronas Kuleleri’ni görmek dışında Kuala Lumpur’da yapılabilecek çok fazla atraksiyon olmadığından biz de şehirdeki restaurantları ve kafeleri keşfe çıktık. Özellikle başarılı kahvelerinden ötürü VCR Cafe‘yi ve yerel lezzetleriyle bizden geçer puan alan Restoran Beriani Asif‘i öneririz.
Ayrıca Kuala Lumpur’daki son gecemizde keşfettiğimiz Jalan Alor caddesindeki sokak yemeklerini mutlaka deneyin. Bir şey yemeseniz bile (ki yiyin) cadde boyunca yürümek başlı başına bir deneyim.
A photo posted by Onur Karaagaoglu (@onurka_) on
Kuala Lumpur’da yapacak çok fazla şey olmadığından biz de trene atlayıp şehir dışındaki Batu Caves tapınağını görelim dedik. Burası, Hindistan dışındaki en önemli Hindu tapınaklarından birisi ve tapınağın dışındaki altın kaplama heykeller son derece görkemli. Ayrıca isminden de anlaşılabileceği gibi tapınak devasa bir mağara içerisinde yer alıyor.
#kualalumpur #malaysia #travel #instatravel
A photo posted by Cemal Buyukgokcesu (@buyukgokcesu) on
A photo posted by Cemal Buyukgokcesu (@buyukgokcesu) on
A photo posted by Cemal Buyukgokcesu (@buyukgokcesu) on
Batı kültürünün (henüz) bozmadığı güzel insanlar ülkesi: Myanmar (Burma)
Myanmar, Batı’nın ona verdiği isimle Burma, değişmeden ve Batı’yla daha fazla entegre olmadan mutlaka görülmesi gereken yerlerden biri. Kültür, hayata bakış, önem verilen değerler ve gündelik yaşantı açısından bizim bildiğimiz “doğruların” ve standartların çok uzağında bir hayat yaşanıyor burada. Ülkenin son döneme kadar askeri rejim ile yönetilmesi ve Batı ile ilişkilerinin sınırlı olmasından ötürü çok fazla turistik bir ülke değil; ancak bu durum, son dönemde ülkenin siyasi ortamında yaşanan gelişmelerle beraber hızla değişmekte. Geç olmadan görülmesi ve bölgedeki doğal kültür değişmeden deneyimlenmesi gereken nadir yerlerden burası.
Kuala Lumpur’dan Yangon’a (Myanmar) gidişimiz baya maceralı oldu. Malezya’dan çıkarken ciddi bir kontrol olmaz diye düşünüp havaalanına geç gidince az daha Yangon uçağını kaçırıyorduk. Çok fazla uzun olmamasına rağmen çok çok yavaş ilerleyen bir kontrol sırasına denk geldik. Aşağıdaki fotoğraf, sıranın hızlı ilerleyeceğini düşünüp daha bolca vaktimiz var diye düşünürken çekildi, o yüzden bu kadar rahat ve mutluyuz:
Baktık sıra hiç ilerlemiyor ve uçak kaçacak, sıranın en önüne geçip izin isteyerek kontrolü atlattık ve havaalanının nerdeyse en uzaktaki kapısından kalkan uçağa kadar koştuk. Ucu ucuna uçağı yakalamıştık. Myanmar macerası, tam anlamıyla macerayla başlamıştı.
Malezya ve Tayland, Türklerden vize istemiyor (Türkiye vatandaşlarının tabi olduğu vize uygulamaları burada) ve pasaportunuzu gösterip ülkeye giriyorsunuz. Myanmar için durum aynı değil. Dünyadaki çoğu ülkeden vize istemeyen Myanmar, Türkiye vatandaşlarından vize istiyor, ancak bu vizeyi online alabiliyorsunuz. “Visa on arrival” belgesini internet başvurusunu takiben size e-posta ile iletiyorlar ve ülkeye girerken bu belgeyi gösteriyorsunuz.
Yangon, Myanmar’ın en büyük şehri ve eski başkenti. 5 milyonun üzerinde bir nüfusa sahip. Ülkenin en gelişmiş şehri diyebiliriz. Bizim Yangon’a gelme nedenimiz, “Visa on arrival” belgesi ile ülkeye giriş yapabileceğiniz havalimanlarından birine sahip olması ve görmek istediğimiz diğer ufak şehirlere ulaşım imkanlarının görece fazla olması. Şehirde yapılması gereken 2 önemli şey var: Shwedagon Pagoda‘yı görmek ve şehrin etrafında daire çizen “Circular Train” ile bir tur atıp yerel hayatı gözlemlemek. Biz ikisini de yaptık.
“Circular Train”, şehirde yerel halkın ulaşım amacıyla kullandığı banliyo tren. 45 km’lik dairesel bir hatta 39 durakta duruyor. Trende bizim dışımızda turist yoktu. O nedenle nerdeyse 2 saat süren yolculukta halkın ilgi odağı olduk.
A photo posted by Cemal Buyukgokcesu (@buyukgokcesu) on
Trenin durduğu duraklardan biri de devasa ölçekte kurulan yerel bir pazarın tam ortası.
A photo posted by Cemal Buyukgokcesu (@buyukgokcesu) on
“Circular Train” yolculuğu benim için Yangon gezisinin en keyifli kısımlarından biriydi, özellikle yerel yaşantıyı gözlemlemeyi ve fotoğraflamayı seviyorsanız mutlaka yaşanması gereken bir deneyim.
Myanmar, budizmin en yoğun yaşandığı ülkelerden biri ve halkın %80’i budist. Ülkede hepsi birbirinden etkileyici sayısız budist tapınağı bulunuyor ve budist tapınaklarına “pagoda” deniyor. Shwedagon Pagoda da bunlardan biri ve en etkileyici olanlarından.
Shwedagon Pagoda son derece etkileyici, çünkü altınla kaplı. Bu yüzden “altın pagoda” olarak da biliniyor. Yangon’da bir tepe üzerine konumlanmış ve 112 metre yüksekliğinde. Bu nedenle şehirdeki birçok noktadan görülebiliyor.
A photo posted by Cemal Buyukgokcesu (@buyukgokcesu) on
Ayrıca bir efsaneye göre bundan tam 2.600 yıl önce inşa edilmiş ve dünyadaki en eski budist mimarisi olduğu iddia ediliyor.
A photo posted by Cemal Buyukgokcesu (@buyukgokcesu) on
Daha önce de söylediğim gibi ülkede çok az sayıda turist var ve fotoğraflarda gördüğünüz kalabalığı tapınağa ibadet için gelen yerel halk oluşturuyor büyük ölçüde
A photo posted by Onur Karaagaoglu (@onurka_) on
Yangon’da ayrıca Myanmar yemeklerini de ilk defa deneme şansımız oldu. Myanmar mutfağı sanılanın aksine son derece zengin ve lezzetli. Myanmar mutfağı, komşuları Hindistan, Çin ve Tayland mutfaklarından oldukça etkilenmiş, ama kendi özgünlüklerini de korumuşlar. Bir gün yolunuz Yangon’a düşerse mutlaka 999 Shan Noodle Shop‘da “sticky shan noodle” yemenizi öneririm, hem de 2 TL’den daha ucuz bir fiyata. Tüm gezi boyunca yediğim en güzel yemeklerden biriydi.
A photo posted by Cemal Buyukgokcesu (@buyukgokcesu) on
Bagan, dünya üzerindeki en büyüleyici yerlerden biri…
Yangon’dan sonra Myanmar’ın yerel havayolu firmalarından biriyle Bagan’a uçtuk. Bagan’a gelen her turistin yaptığı gibi biz de elektrikli bisikletlerimizi kiraladık ve Bagan’ı keşfetmek için yollara düştük.
Bagan’daki dünyaca ünlü antik tapınakları keşfetmeden önce yerel bir pazara uğradık ve harika pozlar yakaladık.
A photo posted by Cemal Buyukgokcesu (@buyukgokcesu) on
A photo posted by Cemal Buyukgokcesu (@buyukgokcesu) on
A photo posted by Cemal Buyukgokcesu (@buyukgokcesu) on
Bagan, antik bir kent ve günümüzdeki Myanmar’ın oluşumuna kaynaklık eden Pagan Krallığı’nın eski başkenti. Krallığın zirvesine ulaştığı 11 ve 13. yüzyıllar arasında Bagan ovalarında inşa edilen 10.000’den fazla Budist tapınağından (pagoda) arta kalan 2.200’den fazla tapınak, bugün halen ayakta durmakta. Bugün Myanmar’a gelen turistlerin büyük bir çoğunluğu bu tapınakları görmek için geliyor. Özellikle de gün doğumunda…
…ve gün batımında.
Current status. Sunset at one of the hundreds of pagodas around Old Bagan, Myanmar
A photo posted by Onur Karaagaoglu (@onurka_) on
A photo posted by Cemal Buyukgokcesu (@buyukgokcesu) on
Hatta ay doğarken…
Elektrikli bisikletlerimize atlayıp Bagan’da bir köyü de ziyaret ettik.
A photo posted by Cemal Buyukgokcesu (@buyukgokcesu) on
…ve bir aileyle hatıra fotoğrafı çektirdik.
Sadece U Bein Köprüsü’nü gün batımında görmek için bile Mandalay’a gelinir…
Bagan’dan sonraki durağımız Myanmar’ın bir başka büyük şehri Mandalay’dı. Mandalay’a gitmek için uçak veya otobüsü tercih etmek yerine, tam tamına 12 saatlik bir bot yolculuğu yapmayı seçtik. Gezinin keyifli maceralarından biriydi.
A photo posted by Cemal Buyukgokcesu (@buyukgokcesu) on
Mandalay’da U Bein Köprüsü’nü görmek dışında önerilen şeylerden biri de Mingun denen kasabayı ziyaret etmekti. U Bein Köprüsü’ne gün batımında gideceğimizden gün içerisinde 1 saatlik bir bot yolculuğunun ardından Mingun’u ziyaret edelim dedik biz de.
Mingun’da bottan iner inmez taksiler karşıladı bizi (!).
Mandalay’a gelme nedeniz olan U Bein Köprüsü 1850 yılında inşa edilmiş, 1.2 km uzunluğunda ve dünyanın en eski ve en uzun keresteden yapılmış köprüsü. Gün batımında sunduğu manzaralar ile ülkeye gelen az sayıdaki turistin uğrak noktalarından biri. Biz de buraya gün batımında gelip harika pozlar yakaladık.
A photo posted by Cemal Buyukgokcesu (@buyukgokcesu) on
Anı yaşamak yerine teknolojiye yenik düştüğüm anlardan biri. Sektör etkinliklerindeki sunumlarda çokça dalga geçtiğim konulardan birine konu mankeni oldum. Muhtemelen bir sonraki sunumumda kullanacağım fotoğraflardan biri bu olacak. 🙂
U Bein Köprüsü üzerinde genç monk kardeşlerimizle de hatıra fotoğrafımızı çektirdik.
Mandalay’da görülmesi gereken yerleri bitirdikten sonra her gezinin olduğu gibi bu gezinin de en keyifli zamanlarını geçirdiğimiz yerel lezzetleri deneme turlarımızı sürdürdük. Bu seferki durağımız Aye-Myit-Tar isimli yerel lokantaydı. Şiddetle tavsiye ederiz.
Myanmar’daki son durağımız: Inle Gölü
Mandalay’dan sonraki son durağımız olan Inle Gölü’nün yakınındaki Nyaungshwe şehrine çok kısa bir uçuşla vardık. Gezi sponsorumuz olan Air KBZ havayollarının pırpır uçağı…
Nyaungshwe şehri Inle Gölü’nü ziyaret etmek isteyenlerin kaldıkları şehir. Bu şehirde, gölde tüm gün süren bot turu yapmak dışında yapılacak çok bir şey yok. Bizim de 2 tam günümüz olduğundan ilk günü şehirdeki yerel pazarda zaman geçirip akşamüstü de bölgenin ünlü şarap bağlarını gezip şarap tadarak geçirdik.
A photo posted by Cemal Buyukgokcesu (@buyukgokcesu) on
Gelelim gezimizin en unutulmaz deneyimlerinden birine: Inle Gölü’nde gün doğumunda başlayan ve tüm gün süren bot gezisi. Normalde bot gezisi gün doğduktan sonra başlıyor ve botla göl üzerindeki çeşitli noktalarda durarak tüm gün boyunca yerel hayatı gözlemliyorsunuz. Biz, hem gün doğumunu, hem de gün doğumunda gölde balık tutmaya gelen balıkçıların bölgeye özgü stilleri ile balık tutuşlarını fotoğraflamak için sabah 5’ten önce yola çıktık. Araya ayrıca not düşeyim: 2.5 haftalık gezimizin belki de yarısından fazlasında ya gün doğumunu yaşamak ya da uçağa / bota yetişmek için güneş doğmadan önce ayaktaydık.
A photo posted by Cemal Buyukgokcesu (@buyukgokcesu) on
#inle #myanmar #burma #travel #instatravel #inlelake #boat
A photo posted by Cemal Buyukgokcesu (@buyukgokcesu) on
A video posted by Cemal Buyukgokcesu (@buyukgokcesu) on
A video posted by Cemal Buyukgokcesu (@buyukgokcesu) on
A photo posted by Onur Karaagaoglu (@onurka_) on
Inle Gölü 116 kilometrekarelik alanıyla (Van gölünün alanının sadece yüzde 3’ü) Myanmar’daki en büyük ikinci göl. Ayrıca göl oldukça sığ, ortalama derinlik 2.1 metre. Tatlı su gölü olmasından ve bölgenin toprak yapısından ötürü çok büyük bir canlı çeşitliliği var gölde.
Inle Gölü’nde yaşayan halka Intha deniyor ve bölgenin nüfusu 70.000 civarı. Göldeki yaşam da göl şartlarına uyum sağlamış.
Göl üzerindeki yüzen adacıklarda tarım yapılıyor.
Myanmar’ın özeti: Tertemiz insanlar, keşfedilmemiş yaşantılar, yakın zamanda turist akınına uğrayacak bir ülke
Myanmar’da bizi en çok etkileyen şeylerin başında insanların temiz kalpliliği, saflığı ve iyi niyetli olması geldi. Belki de Batı’nın görece kirlenmiş kültüründe çok fazla hissedemediğimiz duyguları Myanmar’da hissettiğimiz için böyle düşünüyorum. Öylesinde fakir, kirli, gelişmemiş yerler gördük ki Batı düşünce şeklimizle güvenlik ve endişe duygularına kapıldık. Ancak gezinin sonunda bizim endişe duymamızı ve korkmamızı gerektirecek nedenlerin fakirlik ve az gelişmişlik ile alakalı olmadığını anladık dünyanın bu köşesinde. Fiziken son derece fakir, ruhen son derece zengin insanlar gördük. İçten bir gülümsemenin ve saflığın; iyilikle ve mutlulukla ilişkili olabileceğini hatırlattı bize Myanmar.
Myanmar’dan çok değişik duygularla ve belki de biraz daha olgunlaşarak ayrıldık. Ancak bu güzel insanlar ve kültür için ufak da olsa bir endişe duyduk: Günün birinde burası da Batı tarafından keşfedilecek, insanlar ve kültür Batı’nın etkisiyle değişecek, şekillenecek. Dilerim içsel zenginliklerini ve geniş yüreklerini korumayı başarır bu ülkenin insanları.
***
Myanmar’daki son durağımız Inle Gölü’ydü, ve buradan Kuzey Tayland’ın en büyük şehri Chiang Mai’ye uçtuk. Çok renkli geçen Myanmar macerasını yine rengarenk bir uçakla yolculuk ederek tamamlamasak olmazdı. Bir sonraki yazıda da Kuzey Tayland’ı sizlere anlatacağım.
Takipte kalın. 🙂