2 hafta önce yaptığım Manly Trekking Turu, Blue Mountains (Mavi Dağlar) vahşi doğa gezisi için bir hazırlıktı (eğer okumadıysanız “Doğadaki İnsan: Manly Trekking Turu” yazısına buradan ulaşabilirsiniz). Şehrin 103 km batısındaki Blue Mountains bölgesine trenle gitmeyi tercih ettim. En güzel ulaşım şeklidir tren yolculukları, hem ulaşım konforu hem de sunduğu manzaralar nedeniyle imkan olduğunca treni tercih ediyorum. Yine yanılmadım. Günü dolu dolu yaşamak için Cumartesi sabahı 6.30’da uyanıp 7.30 trenine yetiştim. Sidney trenleri 2 katlı, üst katta muhteşem manzaralar eşliğinde 2 saatlik bir yolculuktan sonra Blue Mountains bölgesindeki Katoomba kasabasında indim ve zorlu trekking gezisinin başlayacağı noktaya 20 dakikalık yürüyüşle ulaştım.
2 katlı Sidney trenleri.
Blue Mountains, Avustralya’nın özenle korunan devasa milli parklarından biri. Milli park deyince aklınıza Maçka Parkı veya New York Central Parkı gibi bir alan gelmesin. Hatta Belgrad ormanı da gelmesin aklınıza. Blue Mountains Milli Parkı 268.987 hektar alanı kaplıyor ki bu Belgrad Ormanı’nın 200 katı büyüklüğünde bir alan demek. Veya bir başka deyişle İstanbul’un 2 katı kadar bir alan yapıyor. E doğal olarak da Blue Mountains’ta sayısız trekking yolu veya ıssız doğal bölge bulunuyor.
Blue Mountains ormanlarında soyu tükenmekte olan bazı kertenkele türleri ve Avustralya’nın simgesi dingolarla beraber aşağı yukarı 400 farklı hayvan türü yaşıyor. Blue Mountains bölgesi, 2000 yılında UNESCO tarafından dünyadaki toplam 890 dünya mirası arasına alınmış (Türkiye’de toplam 11 dünya mirası bulunmakta).
Blue Mountains bölgesinde son birkaç haftadır süren çalı ve orman yangınları nedeniyle birçok trekking rotası kapanmıştı. Benim şansıma, gittiğim gün itibariyle birçok rota tekrar açılmış ve hayat normale dönmüş. Bu bölgedeki doğa yürüyüşleri esnasında birçok kişi kaybolarak hayatını kaybetmiş son yıllarda. O nedenle turist bilgi merkezinden rota tavsiyesi ve bölge haritası aldım. Aşağı yukarı 6-7 saat süren, bolca tırmanış ve iniş, çalı yürüyüşü, ıssız orman yürüyüşü, şelale ve akarsu manzarası içeren zorlu rotalardan birini seçip, yanıma da bolca sıvı ve yiyecek alarak yola çıktım. Rota zorlu olduğundan ve bölge trekking turlarına daha yeni açıldığından rota boyunca karşılaştığım doğa gezgini sayısı toplamda 5-6’yı geçmedi.
Three Sisters (3 kızkardeşler): Bu 3 kaya oluşumunun isimleri Meehni (922 m), Wimlah (918 m) ve Gunnedoo (906 m). Rüzgar erozyonu ile bu şekilleri almışlar. Efsaneye göre, Katoomba kabilesine mensup bu 3 kızkardeş, komşu kabileden 3 oğlana aşık olur. Ama kabile yasaları gereği evlenmelerine izin verilmez. Bunun üzerine 2 kabile arasında savaş başlar. Katoomba kabilesinin ermişi, kızkardeşleri korumak için onları geçici olarak taşa çevirir. Ama savaşta hayatını kaybedince, kızkardeşleri tekrar yaşama döndürmek mümkün olmaz ve taş olarak kalırlar.
Blue Mountains bölgesi uçsuz bucaksız ormanlarla kaplı. Uzaklara bakınca çok açık bir mavi rengin bölgeye hakim olduğunu görüyorsunuz. Bölgeye Blue Mountains (Mavi Dağlar) ismi verilmesinin nedeni de bu. Bölgeyi büyüleyici yapan bu mavi rengin nedeni; “mia scattering” ismi verilen elektromanyetik radyasyonla ilgili bir fiziksel olay. Çok basit açıklamasıyla, ultraviyole ışınlarının, atmosferdeki bölgeye özgün partiküllere çarpıp dağılması sonucu bu renk oluşuyor.
Three sisters oluşumlarından biri. Uzaktan küçük gözükse de yaklaşınca çok daha devasa olduğunu anlıyorsunuz.
Trekking’in başlangıç noktasının yüksekliğini gösteren fotoğraflardan biri.
Bu merdivene “Giant Stairway” (dev merdiveni) ismi verilmiş. 861 basamakla beraber 300 metre alçalıyorsunuz. Merdiven çok dar ve dik olduğundan, ve uçurumun kenarından ilerlediğinden ciddi uyarılar koymuşlar tırmanmaya veya inişe başlamadan önce.
Bu resim, dev merdiveninin en geniş geçişlerinden biri. Bazı kısımlarında tek kişinin bile zor ilerlediği geçişleri var.
300 metrelik dev merdiveni inişini tamamladıktan sonra kendinizi dev bir ormanın içerisinde buluyorsunuz. Trekking yolu bu orman içerisinden birkaç saat devam ediyor. Zorlu bir rota olduğundan orman yolu boyunca karşılaştığınız kişi sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor.
Orman yolunda ilerlerken bunun gibi onlarca su kaynağı ve mini şelale ile karşılaşıyorsunuz.
Trekking yolunun uçurum kenarından ilerlediği noktalara güvenlik bariyeri eklemişler. Bariyer olmasa geçiş son derece tehlikeli, zira yüzlerce metrelik uçurumun kenarındasınız.
Orman içerisinde ilerlerken karşınıza çıkan su kaynaklarından su içilmemesini önerdi turist bilgi merkezi. Sudaki metal ve minaral miktarı insan sağlığı açısından tehlikeli seviyelerdeymiş.
Fotoğraf çok kaliteli değil ama trekking rotasının ortasında karşınıza çıkan yüzlerce metreden dökülen bu şelalenin yanında çektiğim fotoğrafı koymadan olmazdı. Ne demişler: “pics or it didn’t happen”
Şelalenin ne kadar yüksekten döküldüğünü gösteren en güzel foto. Tabi bu noktaya baya yorucu bir tırmanışın ardından ulaşıyorsunuz.
Doğanın içerisinde kendinizi ufacık hissettiğiniz noktalardan biri. Trekking boyunca hiç kimsenin olmadığı ve tamamen kendinizle başbaşa kaldığınız bunun gibi noktalarda çokça mola verdim ve kendimi dinledim. Öylesine zihin açıcı ve sorgulayıcı meditasyon seansları ki bunlar, yaşamadığınız sürece ne kadar anlatmaya çalışsam da havada kalacak.
Bu kadar durgun ve huzurlu göründüğüne bakmayın. Su bu noktaya, ormanı ve kayaları aşındıran bir yolculuğun sonunda ulaşıyor.
Bu fotoğrafı çekmek için, nehrin yavaş aktığı noktalardan birinde suyun ortasına kadar yürüdüm.
Bu fotoğrafı kaybolmamak için çektim, çünkü bu noktaya ulaştığımda hangi yöne gideceğimi haritadan kestiremedim. Sağdan ilerlemeye karar verdim. Meğer sağdaki yol 1 km ilerledikten sonra müthiş bir manzara kenarında son buluyormuş. Güzel fotoğraflar çekip geri döndüm ve soldan devam ettim.
Sağdan ilerleyince yolun sonunda karşınıza çıkan nefes kesici manzara. Benim için bir başka meditasyon noktası oldu.
Orman içerisinde ilerlerken ağaçların seyreldiği ve daha çok güneş alan patikalardan biri. Masal kitaplarından fırlamış gibi.
Kendisine yaklaşmama ve bu müthiş pozu çekmeme izin veren yol arkadaşlarımdan biri.
Trekking sonlarına doğru uçsuz bucaksız Blue Mountains manzarası ve gökyüzündeki bölgeye ismini veren masalsı mavilik.
Trekkingi aşağı yukarı 6-7 saatte tamamladım. Dönüş trenime binmek için bir başka kasaba olan Leura’ya ilerlerken böyle evlerle çevrili caddelerden geçiyorsunuz. Avustralyalıların niçin dünyanın en mutlu insanları olduğunu gösteren örneklerden biri.
Leura kasabasının yolları.
Doğanın ıssızlığında hissettiklerimi kendi çektiğim resimlerle beraber paylaştım. Bu yazının ardından “doğada nesli tükenmekte olan asıl canlı insan” cümlesinin çağrışımlarını biraz olsun düşündürtebilirsem sizde ne mutlu bana.